ARA-BUL BAKALIM!

1 Şubat 2014 Cumartesi

EN KORKUNÇ FİLMLER-2013

 
 Daha önce en korkunç 30 film listesi yapmıştım. Listeyi yapalı çok uzun zaman oldu, 2013 yılının da sona ermesiyle birlikte yeni bir liste yapmaya karar verdim.
 Siz de benim gibi korku filmlerine deli oluyorsanız eminim 2013 yapımı bu filmlere bayılacaksınız. Bu filmlerden bazıları en korkunç 30 korku filmi listesine girmeyi hak ediyor bazıları da listedeki filmler yanında sönük kalıyor.
 O zaman arkanıza yaslanın, rastgele bir film seçin, ışıkları kapatın ve gerim gerim gerilmeye hazır olun :)


 http://ozgenindunyasii.blogspot.com.tr/2013/07/en-korkunc-30-korku-filmi.html

6.CARRIE


 Listedeki filmler içinde gerilim açısından en zayıf olan film bu. Aslında pek de korku filmi kategorisine sokamayız, sıkmadan izlenebilecek akıcı bir film, çok sağlam bir kurguya da sahip. Stephan King'in ölümsüz romanından tekrar uyarlanan filmin konusu ise şöyle;
 Carrie White okulda arkadaşları tarafından dalga geçilen ve dışlanan, ve evde annesinden zulüm gören bir kızdır. Carrie telekinetik güçlere sahiptir ve bunu herkesten gizli bir sır olarak tutar. Mezuniyet balosunda onunla dalga geçen arkadaşlarına bu gücünü nihayet gösterecektir.
 Başrol oyuncusunun harika bir seçim olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Ayrıca yeniden uyarlanan filmler genellikle eski versiyonlarının altında kalırlar. Carrie ise her uyarlanışında çıtayı biraz da yükseltiyor.


5.EVIL DEAD-Kötü Ruh



 1981 yapımı kült filmin yeniden uyarlaması olan bu filmde konu neredeyse tamamen aynı bırakılmış. Bir grup arkadaş uyuşturucu bağımlısı olan arkadaşlarını bu bağımlılıktan kurtarmak için hafta sonunu ıssız bir kulübede geçirmeye karar verirler. Ancak kulübede yolunda olmayan şeyler vardır. Bir de bodrumda gizemli bir kitap bulunup bir kişinin onu okumasıyla işler çığırından çıkar ve şeytan gençlerin ruhlarının avlamaya başlar.
 Filmin orijinal versiyonuna göre artıları efektleri ve müzikleri ancak film korkunç olmaktan öte iğrenç. İnsanların birbirini doğramasına iğrenmekten şeytandan korkmaya fırsat kalmıyor :)
 Yok benim midem sağlam değil diyorsanız baştan uyarıyorum izlemeyin. Ben filmi sinemada izlemek gibi bir akıllılık (!!) yaptıktan sonra gün boyunca midem bulandı :)

4.DARK SKIES-Karanlıktan Gelen

"İki ihtimal vardır; evrende ya yalnızız ya da değiliz. Her ikisi de eşit derecede tehlikelidir."
                        Arthur C. Clarke

  Paranormal Activity ve Ruhlar Bölgesi yapımcısından yeni bir doğaüstü korku filmi daha; şehrin ufak mahallesinde yaşayan genç bir aile, Daniel ve Lacey Barett çifti huzurlu ve güvenli yaşamlarını bir anda tehdit eden bir dizi rahatsız edici olaylara tanık olmaya başlıyor. Tahmin edilemez derecede korkunç bir kuvvet tarafından tehdit edildiklerini anladıklarında Barret ailesi, durumu kendi yolları ile çözmeye çalışarak bu ölümcül gizemin peşine düşüyorlar.
 Film gerçekten de son zamanlarda yapılmış en iyi uzaylı filmiydi. Bilim-kurgu ve gerilimi içinde güzelce harmanlamış, tek eksisi bazı sahnelerde oyunculukların yetersiz kalmasıydı ancak her halükarda kesinlikle izlemeye değer...


3.MAMA

 İşte karşınızda bir Guillermo del Toro filmi. Size garanti ediyorum ki bu adamdan kötü bir film çıkmaz. Korkuyu, gerilimi içinde barındırmakla birlikte çok sağlam senaryolu dramatik filmler yapar. Mükemmel oyunculuk da cabası. Klişe korku filmlerinden sıkılanlara tavsiyem bu adamın filmlerini izleyin.  Bu film de gayet başarılı bir Guillermo del Toro filmi.
 Konusuna gelince;Beş yıl önce iki kız kardeş iz bırakmadan kaybolur. Amcaları  ve kız arkadaşı  o günden bu yana onları deli gibi aramaya devam eder. Mucize eseri çocukları yıkık dökük bir kulübede bulurlar. Kızları normal hayata alıştırmaya çalışırken kızları ziyaret eden bir varlığı fark ederler. Kız kardeşler travmaya bağlı stres mi yaşamaktadır yoksa onları ziyarete gelen bir hayalet mi vardır? Kayıp kızlar bunca yıl tek başlarına nasıl hayatta kalmışlardır?

2.THE CONJURING-Korku Seansı


  Kesinlikle söyleyebilirim ki türünün en iyilerinden. En korkunç 30 korku filmi listesine girmeyi hak ediyor. Çok klişe bir konu; perili ev, şeytanlar, büyü vs. ancak çok iyi bir işleniş, harika oyunculuklar, harika ışık ve mekan seçimleri...
 Film, başından sonuna kadar ne olacağını bilememe, tekinsizlik duygusu aşılıyor ve böylece orijinal bir şekilde işlenen klişelerle sizi germeyi başarıyor.
 Bir küçük detay daha; film Insidious'un yapımcıları tarafından yapılmış ve Insidious ile aynı başrol oyuncusunu (Patrick Wilson) paylaşıyor. Patrick kesinlikle korku filmi oyuncusu olmak için yaratılmış... Ayrıca film gerçek bir hikayeden uyarlandığını söylüyor ve bunu fotoğraflarla destekliyor....
 Konuya gelince; Paranormal olayları araştıran Ed ve Lorraine Warren dünyaca ünlüdür. Çözdükleri vakıalarla ilgili konferanslar verip, sunumlar yaparlar. Ancak bir gün çiftlikte yaşayan bir ailenin başına gelenleri çözmeye çalışırken kendilerini hayatlarının en korkunç olayı içinde bulurlar.    
                                       

1.INSIDIOUS 2-Ruhlar Bölgesi 2

  Serinin ilk filmi en korkunç 30 korku filmi listemde yer alıyor. O dönemde çekilmiş olsaydı aynı şekilde bu film de yer alırdı.
 Seri halinde olan filmlerin genellikle ilk filmleri güzel olur, seviye yavaş yavaş düşer. Ancak Insidious-2 için aynı şeyi söyleyemeyiz. İki film arasındaki bağlantı kusursuz bir şekilde kurulmuş, ilk filme yönelik geri dönüşler vb ile kafalardaki soru işaretleri silinmiş.
 Insidious'a ait en sevdiğim nokta konunun orijinalliği ve işlenişinin bu kadar başarılı olması.
 Benim fikrimce ilk filmde gerilimin dozu daha yüksekti çünkü olayları anlamlandıramıyorduk. Ancak ikinci filmde her olayın mantık çerçevesine oturtulmasından olsa gerek ilk film kadar korkutmuyor. Bu filmi genellikle "The Conjuring" ile kıyaslıyorlar ancak konu itibarıyla farklı olduklarından kıyaslamanın çok da doğru olduğunu düşünmüyorum.
 Film geçen filmin bittiği günün gecesinden başladı ve yine en can alıcı yerinde son buldu. Bu da 3. filmin yolda olduğunun işareti :)
 (Filmin konusu için ilk filmin yorumuna bakabilirsiniz-yukarıda linkini verdiğim en korkunç 30 film listemin içinde)
 Sinemadan çıktığımda filmle ilgili ilk düşüncem "vay be ne güzel bağlamışlar!!" oldu :) ve bu arada sakın ilk filmi izlemeden ikinciyi izlemeyin konu çok havada kalır :)
  


-----------------------------------
 Sizin için 2013 yapımı korku filmlerinin en iyilerinden ufak bir derleme yapmaya çalıştım. Umarım faydalı olmuştur. Okuduğunuz için teşekkürler :)

 





















































14 Ocak 2014 Salı

PATRON MUTLU SON İSTİYOR!!


 Geçenlerde vizyona girecek filmlere bakıyordum ve "Patron Mutlu Son İstiyor" adını gördüm. İsim dikkatimi çekti neymiş acaba bu film diyerek fragmanını izledim. İşte daha o anda yakaladı bu film beni. Bir an önce vizyona girse de izlesem diye sabırsızlıkla beklemeye başladım.
 Tolga Çevik'e oldum olası bayılırım, gerek oyunculuğu gerek kendine has mimikleri olsun beni gülmekten yerlere yatırır. Zaten komedideki başarısını bilmeyen yok. Ezgi Mola'dan ise bu filme kadar pek hoşlanmazdım (özellikle Celal ile Ceren gibi bana göre çok saçma olan bir filmden sonra)Ama Ezgi Mola-Tolga Çevik ikilisi harika işler çıkartıyor. Hem tv de "Arkadaşım Hoşgeldin" ile (hala yeni adına alışamadım benim için Komedi Dükkanı) hem de bu filmle.
 
 
 
 
 
 Nihayet geçen gün filmi izleyebildim. Film, İsfendiyar adlı tuhaf bir yapımcının senarist olan Sinan (Tolga Çevik)'ı bir film senaryosu yazmak üzere Kapadokya'da bir butik otele yollamasıyla başlıyor. Ancak patronun talimatları kesindir. Film; komik olacaktır, aşkı anlatacaktır, 20 gün içinde yazılacaktır ama hepsinden önemlisi mutlu sonla bitecektir...




  Sinan ise tam anlamıyla köşeye sıkışmış durumdadır. Yazacak hiç bir şey bulamamaktadır, ayrıca süresi de kısıtlıdır. Zaten otele geldiği andan beri otel sahibinin kızından başka bir şey de düşünememektedir. Eylül (Ezgi Mola)'ü ilk gördüğü anda çarpılmıştır Sinan. Gün geçtikçe ona aşık olamaya başladığını fark eder.
 

  Hal böyle olunca Sinan, kendi hikayesini yazmaya karar verir. Kapadokya'ya geldiğinden beri başından geçenleri senaryoya dönüştürür. Zaten elinde de malzeme boldur. Esas oğlan fena değil diye düşünür, sinemada daha yakışıklı bir oyuncu oynar der :) Esas kız ise onun gözünde zaten mükemmeldir. Aşk kısmı tamamdır. Komedi dersen yan karakterler tam bu iş için yaratılmış gibidir. Arabasının bozulması sonucu tanıştığı taksici (Ersin Korkut),kahramanımızın deyişiyle "atlara homurdayan adam"(Erkan Can) ve daha niceleri...  Kahramanımızın başı da bir türlü belalardan kurtulmaz zaten... Komiklik unsuru da tamam...













  Ancak büyük bir sorun vardır. Eylül nişanlıdır ve yakında evlenecektir. Hem de nişanlısı Faruk (Murat Başoğlu) ülkenin en ünlü oyuncularındandır. Daha önce bir kaç evlilik daha yapmış bu adam adeta kendine aşıktır. Üstüne üstlük Sinan'ın eski arkadaşıdır ve aralarında henüz görülmemiş bir hesap vardır. Sinan her ne kadar Faruk karşısında çok zayıf durumda olduğunu bilse de kendi mutlu sonunu yazmaya kararlıdır.


  Sinan harika bir senaryo yazmaktadır ama sonunun mutlu biteceği çok şüphelidir. Eylül'ün onu sevmesi için elinden gelen her şeyi yapar. Onunla vakit geçirir, onu güldürür hatta düğününü planlamasına yardım eder.


  En sonunda Eylül'ün de  ısrarlarıyla  yükseklik korkusunu yenip balon turuna katılır. Ancak bu tur Sinan ve Eylül'ün kaybolmasına neden olan bir kazayla sonuçlanır. Sinan'ın beklediği fırsat ayağına gelmiştir :) 
 

 Peki ya Sinan mutlu sonunu yazabilecek mi? Yoksa kadınlar hep Faruk gibi erkekleri mi seçerler?
 



      Benden size tavsiye; ilk fırsatta bu filmi izleyin. Uzun zamandır bu kadar güzel yerli romantik-komedi yapılmıyordu. Romantik-komedilerden hoşlanmıyorsanız bile o güzelim Kapadokya manzaraları için bile gidilir. Hani izleyince mutlu eden, yaşam enerjisi veren filmler vardır ya işte bu film tam olarak onlardan.
 Yüzünüzde şapşal bir sırıtma, içinizden "Olmaz Olsun" şarkısını söyleyerek dolaşmanıza neden olur, moral bozukluğuna birebirdir :)  

 Bir küçük detay daha Tolga Çevik'in mükemmel oyunculuğunu gözler önüne seriyor. İsfendiyar karakterini de Tolga Çevik canlandırmış. Beyaz Show da İsfendiyar maskesinin altından Tolga çıkınca şok oldum desem yeridir :)
 Son olarak filmin fragmanını ekleyerek yazımı bitiriyorum. Okuduğunuz için teşekkür ederim :)



         
    
                                  

13 Ocak 2014 Pazartesi

EN ROMANTİK FİLMLER



 Bu yazımda sizler için romantik filmleri derledim. İzlerken aşkı buram buram hissedebileceğiniz, yer yer güldüren, yer yer ağlatan ama her zaman bizden hikayeler anlatan, kendinizden bir şeyler bulabileceğiniz filmler burada!!!
 Listelerken özellikle romantik-komediler arasından seçim yaptım bir kaç film hariç dram filmlerini listeye almadım.Keyifli okumalar... 




 30.AŞK TUTULMASI-AŞK GELİYORUM DEMEZ (2008-2009)


 Birbirine çok benzeyen iki film. Klasik Türk romantik-komedilerinin modern versiyonu gibi. Boş zamanlarda izlenebilecek, çerezlik filmler. Aşk tutulmasında Aşk Tutulmasında fanatik Fenerli bir adamın takımıyla aşkı arasında kalmasını, Aşk Geliyorum Demez'de ise ailesinin esnaf olarak çalıştığı hanın alışveriş merkezi olmasını engellemek için patronun kızını tavlamaya çalışan bir adamın hikayesi anlatılıyor...

 

29.HE'S JUST NOT THAT INTO YOU-Erkekler Ne Söyler Kadınlar Ne Anlar (2009)

 Filmimiz Baltimorelu bir grup insanın hayatlarını, ilişkilerini anlatıyor.Filmin oyuncu kadrosu ise tek kelimeyle şahane. Hiç sıkmayan, bir solukta izlenen ve aşka farklı bir açıyla bakmamızı sağlayan bir film.
   "Kızlara büyürken çok şey öğretilir; Bir oğlan size vuruyorsa sizden hoşlanıyordur. Kendi kahküllerinizi kesmeye kalkmayın. Ve bir gün muhteşem bir erkekle tanışacaksınız ve kendi mutlu sonunuzu yaşayacaksınız İzlediğiniz her film anlatılan her hikaye bizi bunu beklemeye zorlar.. Ama bazen mutlu sonumuzu bulmaya o kadar fazla odaklanırız ki işaretleri okumayız.Bizi isteyenleri istemeyenlerden, kalacakları gideceklerden ayırmayı öğrenemeyiz. Belki bu mutlu sonda muhteşem bir erkek yoktur. Belki o sizsinizdir. Tek başına. Parçalarını toplayan yeniden başlayan. Kendini gelecekteki daha iyi bir şey için özgür bırakan. Belki mutlu son sadece hayatına devam etmektir. Belki de mutlu son şudur; bütün çalmayan telefonlardan ve kırılan kalplerden bütün o hatalardan ve yanlış yorumlanan işaretlerden ve bütün acı ve küçük düşmelerden sonra bile hiç ama hiç umudunu kaybetmemektir."

 28.FIRST DAUGHTER-Başkanın Kızı (2004)


  O, bir sarayda yaşayan güzeller güzeli bir kızdı. Hiç yalnız kalamayan ama içinde hep yalnız olan; başkanın kızı!!

 Samanta'nın hayatta en çok isteği şey sıradan, normal bir hayat yaşayıp yaşıtları gibi davranabilmek. Bir şekilde ailesini ikna etmeyi başarıp sıradan bir üniversite öğrencisi olarak yaşamaya başlar. İşte o sırada yakışıklı bir üniversite öğrencisiyle tanışır. Medyanın takibi ve gizli servis yüzünden ilişkisinin mahvolmamasını ümit eder. Ancak hoşlandığı çocuğun da sırları vardır...
 Eğer bu filmden hoşlandıysanız Chasing Liberty'i de seversiniz. İki film çok benzer olduğu için listeye almadım. İkinci film First Daughter'ın yolculuk filmi versiyonu gibi. Her iki film de sıkılmadan izlenebilecek zevkli filmler :)

 27. MUSIC AND LYRICS-Söz ve Müzik (2007)


 Biraz klasik, orta halli ama akıcı ve güzel müziklere sahip bir film.
 Alex Fletcher 80'li yıllarda ünlü olmuş fakat sonradan unutulmuş eski bir popstardır. Hayatını kasaba panayırlarında ve eğlence parklarında nostaljik şovlar yaparak kazanmaktadır. Karizmatik ve yetenekli müzisyen, ünlü diva Cora Corman'dan birlikte bir şarkı kaydetme daveti geldiğinde eski günlerine dönme şansı yakalar. Fakat bir sorun vardır, yıllardır beste yapmamış ve hayatında söz yazmamış olan Alex'in birkaç gün içinde hit olacak bir şarkı ortaya çıkarması gerekmektedir. Bu sırada hayatına giren cazibeli fakat tuhaf botanikçi Sophie Fisher'ın söz yazma kabiliyeti, başı dertte olan müzisyenin ilgisini çeker. Kötü bir ilişkiden henüz çıkmış olan Sophie'nin, hiçkimseyle özellikle de birine bağlanmaktan korkan Alex ile işbirliği yapmaya pek niyeti yoktur. Alex ve Sophie'nin aralarındaki sıcaklık piyano başında geçen süre boyunca artarken, hakettikleri gerçek sevgi ve başarıyı yakalamak için korkuları ve müzik ile yüzleşmeleri gerekecektir.

26.WHILE YOU WERE SLEEPING-Sen Uyurken (1995)



 Hiç tanımadığın bir adama aşık olabilir misin yoksa sadece aşık olduğunu mu sanırsın?
 Metroda gişe görevlisi olarak çalışan Lucy, her sabah gördüğü Peter'a aşıktır. Hiç konuşmadığı bu kişinin beyaz atlı prensi olduğundan son derece emindir. Ancak tanışmalarının imkansız olduğunu düşünür. İşte kader bu noktada devreye girer, Lucy raylara düşen Peter'ın hayatını kurtarır. Hastanede ise Peter'ın nişanlısı olduğu yalanını söyler. Peter'ın ailesi bunu duyunca, Lucy yalanını devam ettirmek zorunda kalır. Sahip olamadığı aile sıcaklığını bulan Lucy için şimdi her şey çok zordur.Bir de Peter'ın kardeşi Jack'e aşık olursa... Peki ya Peter uyanınca ne olacak??

 

25.THE UGLY TRUTH-Kadın Aklı Erkek Aklı (2009)



 Vakit geçirmek, gülmek istiyorsanız ideal bir film. Abby, plan yapmak için plan yapan, aşk hayatı dışında her soruna hemen çözüm bulan bir TV programı yapımcısıdır. Reytingler düşünce Abby, hiç hoşlanmadığı Mike ile çalışmak zorunda kalır. Mike ise erkeklerinin aşık olamayacağından, ne istedikleri belli olan basit yaratıklar olduğundan emindir. Abby ile bir anlaşma yaparlar. Mike, Abby'nin yakışıklı karşı komşusunu tavlamasını sağlayacak, karşılığında Abby'de Mike'ın dilediği gibi çalışmasına izin verecektir. Ancak işler pek de zannettikleri gibi yürümeyecek...

 24. 50 FIRST DATES- 50 İlk Öpücük (2004)

 İşte aşk budur dedirten bir film. Her ne kadar bir komedi filmi olsa da aslında konusu biraz trajik. İflah olmaz bir çapkın olan Henry, Lucy'i ilk gördüğü anda çarpılır. Bir şekilde ertesi gün için randevu koparmayı başarır. Ancak ertesi gün Lucy Henry'i tanımamaktadır bile...
 Lucy'nin her gece hafızasının silinmesine neden olan çok ender görülen nörolojik bir hastalığı vardır. Henry anlar ki eğer Lucy'nin sevgisini kazanmak istiyorsa hayatı boyunca her gün sıfırdan başlamak zorundadır...

 23.LEAP YEAR-Aşka Yolculuk (2010)


  Oldum olası yolculuk filmlerini sevmişimdir. Özellikle bu yolculuğun sonu aşka çıkıyorsa :)
 Tablo gibi İrlanda manzaralarının eşliğinde sürükleyici, keyifli bir film.
 Erkek arkadaşının 4 yıldır evlenme teklif etmemesi üzerine Anna, kadınların erkeklere Şubatın 29'unda evlenme teklif edebildiği bir İrlanda geleneğinden esinlenip ipleri ele almaya karar verir. Evlilik teklifi için erkek arkadaşı Jeremy'nin arkasından Dublin'e takip edecektir fakat kötü hava koşulları yüzünden yolda kalır. Dublin'e gidebilmesi için taşra ahalisinden Declan, Anna'ya yardım eder. Daha ilk tanıştıkları anda birbirinde hiç hoşlanmayan ikilinin yolculuğu nasıl geçecek?

  22.PROPOSAL- Teklif (2009)


 Akıcı, sevimli bir romantik-komedi. Filmle ilgili en net hatırladığım şey Sandra Bullock'un pencere, pencere, duvar, duvar diye dans etmesi:)
   Bir kitap editörü (ki kendisi herkesin kabuslarını süsleyen bir patrondur), ülkede kalabilmek için erkek asistanıyla formalite bir evlilik yapma kararı alır, asistanını da terfi sözü vererek buna ikna eder. Yeni çift, çocuğun ailesi ile tanışmak üzere Alaska'ya yolculuk yaptıklarında, sürpriz bir düğünle karşılaşırlar ancak peşlerindeki göçmenlik bürosu yetkililerini başlarından savmak için bu plâna sonuna kadar bağlı kalmak zorundadırlar.
  Her ne kadar klişe olsa da romantik-komedilerde klişeler güzeldir :)

 21.A WALK TO REMEMBER-Uzaktaki Anılar (2002)


 Okulun en azılı serserisiyle çalışkan, iyi kalpli kızın aşkı... 
 Konu her ne kadar sıradan gibi dursa da konunun işlenişi mükemmel. Daha ilk dakikadan film sizi içine alıyor ve sonuna kadar zevkle izliyorsunuz :)
  Landon Carter içinde bulunduğu çetenin başı belaya girince cezalandırılır. Cezası gereği kendini okul tiyatrosunda sergilenecek bir oyunun içinde bulur. Bu oyun için ilkokuldan beri aynı sınıfta olduğu, nefret ettiği Jamie Sullivan ile çalışmaktan başka çaresi yoktur. Oysa kader çoktan ağlarnı örmüştür. Jamie, Landon'un umudu; Landon ise Jamie'nin mucizesi olacaktır.
 Sevgi her zaman sabırlı ve candandır. Asla kıskanç değildir. Sevgi asla kendini beğenmiş ya da kibirli değildir. Asla kaba ve bencil değildir. Saldırgan ve kızgın değildir. Sevgi başka insanlarından zevk almaz fakat hakikati sever. Her zaman bağışlamaya,güvenmeye,ümit etmeye hazır ve başa gelen herşeye tahammül eder.

 20. 10 THINGS I HATE ABOUT YOU-Senden Nefret Etmemin 10 Sebebi (1999)



 Gençlik filmlerinden hoşlanmayanların bile sevebileceği bir film.

 Bianca ve Kat iki kız kardeştir. Küçük olan Bianca okulun güzel ve popüler kızlarından biridir fakat hiç kimseyle çıkmamıştır. Ablası Kat ise asabi, alaycı ve sert bir mizacdadır. Buna bir de kesin karalılığı eklenince hiçbir erkek ona yanaşmamaktadır. Bianca bir erkek arkadaşla çıkmayı çok istediği halde Stanford ailesindeki kurallar yüzünden bu isteğini gerçekleştirememektedir. Bu kurallara göre Bianca'nın birisiyle çıkması için önce ablası Kat'in birisiyle çıkması gerekmektedir ki bu imkansızla eşdeğerdir. Bianca bu sorunu çözmek için okuldaki hiçbir kızı beğenmeyen bir genci devreye sokacaktır.

 Bir oyunla başlayan sıcacık, eğlenceli ve komik bir filmdir. Benim için paintball sahnesi ve Heath Ledger'in "Can't Take My Eyes Off You" şarkısını söylemesi filmin en güzel sahnelerindendir.

 Filme adını veren şiir ise unutulmazdır. "... Benimle konuşma biçiminden nefret ediyorum, saçının kesiminden de, Arabamı kullanış şeklinden nefret ediyorum. Bana gözünü dikip bakmandan nefret ediyorum. O kocaman komando botlarından ve aklımı okumandan nefret ediyorum. Senden o kadar nefret ediyorum ki bu beni hasta ediyor hatta bana kafiyeler düzdürüyor. Senin hep haklı olmandan nefret ediyorum. Yalan söylemenden nefret ediyorum. Beni güldürmenden nefret ediyorum hatta daha kötüsü ağlatmandan nefret ediyorum. Yanımda olmadığın zamanlardan nefret ediyorum ve beni aramamış olmandan da. Ama en çok senden nasıl nefret edemediğimden nefret ediyorum. Nefrete yakın bir şey bile hissetmiyorum, azıcık bile olsa, hem de hiç! 


 19.SERENDIPITY-Tesadüf (2001)

 Kader ve tesadüf kavramlarını sorgulatan bir film. Biraz uçuk olduğu doğru ama itiraf edin hangimiz böyle bir olayın hayalini kurmadık ki :)

Noel'den hemen önce New York'tayız. Bloomingdale'de kalan son bir çift kaşmir eldiveni aynı anda satın almak isteyen Sara ve Jonathan  bu vesileyle tanışırlar. Eldivenlerin kimin olacağına karar vermek için Serendipity ismindeki küçük kafeye giderler. Ardından Central Park'ta paten kayarlar. Gece yıldızları seyrederler. Kraliçe Takımyıldızı'nın, Sara'nın alnındaki çillerle aynı desene sahip olduğunu farkederler. Sara telefonunu bir kitabın içine yazarak yarın onu rastgele bir kitapçıya göndereceğini söyler. Jonathan ise kendi telefonunu beş dolarlık bir banknota yazdıktan sonra bir sokak satıcısına verir. Eğer kader tekrar karşılaşmalarını isterse, kitap Jonathan'ı, para da Sara'yı bulacaktır.

 18.WHEN HARRY MET SALLY-Harry Sally İle Tanışınca (1989)

  İşte üzerinde uzuuun zamandır tartışılan bir soru; kadınla erkek arkadaş olabilir mi? Bence cevap şüphesiz evet arkadaş olabilirler. Peki ya arkadaş kalabilirler mi?

 Harry ve Sally birlikte Chicago Üniversitesi'nde okudukları halde ancak mezuniyetten sonra aynı arabayla New York'a giderken tanışır. Yolda uzun uzun sohbet ederler ve 'Kadın ile erkek sadece arkadaş olamaz' kanısına varırlar. New York'a varınca ikili kendi hayatlarını yaşar ancak arada görüşüp birbirlerine olan bitenden bahsederler. Bir gün Harry eşinden, Sally de sevgilisinden ayrılır ve karşılaştıklarında, aralarında iyi bir dostluk başlar. İkili artık birbirine aşık olmamak için büyük çabalar sarf edecektir.

 "Peki buna ne dersin! Hava 21 dereceyken üşümeni seviyorum, bir buçuk saatte sandviç sipariş etmeni seviyorum,deliymişim gibi bakarken anlamamış gibi kaşını kıvırmanı seviyorum,bütün gün seninle beraber olunca giysilerime parfümünün kokusunun sinmesini seviyorum ve gece yatmadan hemen önce en son konuştuğum insan olmanı her şeyden çok seviyorum. Yalnız olduğum için veya yılbaşı akşamı olduğu için değil! Hayatının geri kalanını biriyle geçirmek istediğini farkettiğinde hayatının geri kalanı bir an önce başlamasını istiyorsun Sally!"

 17.JUST GO WIHT IT-Hayatım Yalan (2011)

 İşte size gülme garantili bir romantik-komedi. Yıldız oyuncu kadrosu, seviyeli esprileriyle ailecek izlenebilecek bir romantik-komedi. Bir dakika bile sıkılmayacağınızı garanti edebilirim :) Ayrıca film 1969 tarihli "Cactus Flower" ın yeniden uyarlaması.
 Bir plastik cerrahi uzmanı olan Danny McGabe, kadınları tavlamak için sıradışı bir yöntem kullanmaktadır: Evlilik. Bekar olan Danny evli ama mutsuz olduğu yalanı ile tek gecelik bir çok ilişki yaşamıştır. Evlilik onun emniyet kemeridir. Ta ki hayatının aşkı Palmer ile karşılaşana dek... Kendisinden yaşça küçük bir ilkokul öğretmeni olan Palmer, ona yalan ve çapkınlık dolu eski hayatını unutturmuştur.
  Ancak Danny, günün birinde cebinde unuttuğu alyans nedeniyle Palmer'a yakalanır ve boşandığını söylemek zorunda kalır. Elbette bu durumda yalanını destekleyecek eski bir eş bulmak zorundadır, yardımına işyerindeki yakın arkadaşı  Katherine Murphy koşar. Katherine ile evli olduğu yalanını yutturmaya çalışan Danny, bir de çocukların devreye girmesi ile iyice zor durumda kalır.

 16.WHAT HAPPENS IN VEGAS-Burada Olan Burada Kalır (2008)

   İşte eğlenceli bir film daha, şöyle bir romantik-komedi izleyeyim de keyfim yerine gelsin diyorsanız bu film tam size göre:)
 Plan yapmak için plan yapan kızımız ile hayatı eğlence olarak gören, dağınık, pasaklı oğlanımızın yolu bir şekilde Vegas'ta kesişir.
 Birlikte çok eğlenceli bir gece geçirdikten sonra sabah evli olarak uyanırlar ama ikisi de bu durumu hatırlamamaktadır. Bir de üstüne büyük ikramiyeyi kazanınca işler karışır.
    Üç milyon dolar kazanan çift… Ancak kazanan kim… Aslında Jack, Joy’un çeyrekliğini ödünç alarak kazandı… Ama Joy zaten makinenin başında oynuyordu… Ya da tam tersi miydi… Her neyse kime ait bu ganimet? Bir de hakim bunları boşamak için bir süre evli kalıp aynı evde yaşamalarını şart koşarsa!! 

 15.THE VOW-Aşk Yemini (2012)

  Film, gücünü gerçek bir öykü oluşundan alıyor. Konusu da oldukça güzel ancak şunu hatırlatmalıyım ki film gerçek bir hikayeden yani peri masalı beklemeyin :)
 Esas kızımız ve oğlanımız birbirlerine deli gibi aşıktır ve çok güzel bir evlilikleri vardır. Ancak bir gün geçirdikleri kaza sonucu kız yaşadığı son 10 yılı unutur. Neden hukuk fakültesini bırakıp, heykeltıraş olduğunu; neden ailesiyle senelerdir konuşmadığını ve en önemlisi büyük aşkı olan kocasını. Krickitt artık onun için bir yabancıdan fazlası değildir. Ama esas oğlanımızın kızdan kolay kolay vazgeçmeye niyeti yoktur.
 Peki hangisi daha zor her şeyi unutmak mı yoksa unutulan kişi olmak mı?

14.NOTTHING HILL-Aşk Engel Tanımaz (1999) 

 Julia Roberts ve Hugh Grant demem bile yeter sanırım :) Bu ikiliye muhteşem müziklerin ve hoş bir hikayenin eşlik etmesiyle tam seyirlik bir romantik-komedi ortaya çıkmış.
 Anna, dünyaca ünlü bir film yıldızıdır. Sürekli magazin dergilerine kapak olan, her yaptığı olay olan cinsten. William ise Notting Hill'de yaşayan sıradan bir adamdır. Pek iş yapmayan bir kitapevi ve cehennemden çıkmış bir ev arkadaşı vardır. Eskilerin tabiriyle ayrı dünyaların insanlarıdırlar. Aşk, aralarındaki onca engeli aşmaya yetecek mi yoksa gerçekten davul bile dengi dengine mi :)

 13.FRENCH KISS-Fransız Öpücüğü (1995)

 Hani bazı filmlere bakınca başı-sonu belli deriz ama yine de izlemek isteriz, izlerken de büyük bir keyif alırız. İşte o filmlerden biri :) Meg Ryan'ı romantik-komediyle bağdaşmış durumda zaten. Ancak Kevin Kline da resmen gözleriyle oynamış bu filmde. Bazı sahnelerde gerçekten gözlerinin parladığını görebiliyoruz :)

 Konuya gelince; Charlie, Paris'ten arayıp Fransız güzeli Juliette'e aşık olduğunu itiraf ettiğinde nişanlısı Kate, onu geri kazanmak için uçuş korkusunu yenip Paris'e gelmeye karar verir. Uçakta yanında oturan Luc, her ne kadar gizlemeye çalışsa da aslında bir hırsızdır ve çaldığı mücevherleri Kate'in çantasına saklar. Paris'te mallarını geri almak isteyen Luc, eski nişanlısını tekrar kazanmak isteyen Kate ve belki de Luc'tan hoşlanmaya başlayan Juliette arasında seyre değer bir oyun başlar.

 

 12.JEUX D'ENFANTS-Cesaretin Var Mı Aşka (2004)


  Baştan söylüyorum bu filmi ya çok seveceksiniz ya da nefret edeceksiniz. Farklı bir senaryo, çok iyi iki oyuncu Edith Piaf'ın ezgileri ve belki de daha önce yapılmamış tarzda bir final...

 Annesi kanser ve ölmek üzere olan Julien Janvier ve göçmenliğin zorluğu ile başa çıkmaya çalışan Sophie Kowalsky arasında özel bir bağ vardır. Bu bağ oynadıkları cesaret oyunu sayesinde güçlenmektedir. Oyun icabı her biri sırasıyla, diğerine cesaret gerektiren, sınava sütyenle gitmek, okulun en sert çocuğunu tokatlamak gibi, zorlu görevler vermektedir. Zamanla hayatın zorlukları da bu oyunun bir parçası haline gelmektedir. Bu oyun iki arkadaş arasında büyük bir aşkı alevlendirirken aynı şekilde birbirlerine kavuşmalarına da engel olmaktadır.

11.YOU'VE GOT MAIL-Mesajınız Var (1998)

 Bir Meg Ryan klasiği daha :) Tom Hanks'le de inanılmaz yakışmışlar, zaten adamın altından kalkamadığı bir rol yok. Film çok güzel repliklere ve müziklere sahip.
 Joe, Fox kitap marketleri zincirinin sahibidir. Kathleen ise Fox'un acımasız rekabetine karşı koymaya çalışan küçük bir kitapevinin sahibidir. Onu anlayan tek kişi ise mail yoluyla iletişim kurduğu ve gerçek hayatta tanışmak için sabırsızlandığı sanal arkadaşıdır.  Gerçek hayatta birbirlerinden nefret eden ikilinin birbirleri hakkında bilmediği çok önemli bir şey vardır :)

 

 10.LETTERS TO JULİET-Aşk Mektupları (2010)

  Bu film gerçekten de çok sağlam bir konuya sahip. Hem de gerçek olmaya oldukça yakın. Juliet'in İtalya-Verona'da yaşadığına inanılır. Gidenler bilir. Verona'da Juliet'in evi vardır. O evin duvarlarına sevgililer kilitler asarlar ömür boyu ayrılmamak için ama bir diğer adet vardır ki inanılmazdır. Dünyanın her yerinden Juliet'e kadınlar mektuplar yazar, çaresiz kaldıkları aşkları için yardım ister, akıl danışır. Kendilerine Juliet'in gönüllü sekreterleri adını veren kadınlar da her bir mektuba tek tek cevap yazar.
 Bizim filmin hikayesi de işte bu noktada başlıyor. Nişanlısıyla İtalya'ya tatile gelmiş olan gazeteci Sophie, nişanlısının onu ihmal etmesi üzerine tek başına şehri keşfe çıkar. Şans eseri 50 yıl önce Juliet'e yazılmış bir mektup bulur ve bu mektubu cevaplamaya karar verir...
 Kesinlikle izlediğinize değecek, harika İtalya manzaraları içinde çok özel bir hikayeye sahip, sıcacık bir romantik-komedi. 

 

9.PRIDE AND PREJUDICE-Aşk ve Gurur (2005)   

 Öncelikle tavsiyem Jane Austen'ın büyüleyici romanını okumadıysanız hemen okumanız. Eğer okuduysanız bu film size romanın verdiği tadın bir kısmını verebilir :) Ayrıca filmin 4 dalda Oscar'a aday gösterildiğini ve oyunculukların harika olduğunu da belirtmeden geçmeyeyim. 

 18.yüzyıl sonlarında, sınıf bilincinin hakim olduğu İngiltere'de beş kız kardeş olan Bennet'lar - Elizabeth veya Lizzie, Jane, Lydia, Mary ve Kitty, annelerinin iyi bir koca bulup geleceklerini güvence altına alma hayalleriyle büyütülmüşlerdir. Fakat, neşeli ve zeki bir mizaca sahip olan Elizabeth, kendisine düşkün olan babasının da desteğiyle hayatını daha farklı ve dolu dolu yaşamak için çabalamaktadır. Mr Darcy' ye duyduğu nefret zamanla yerini aşka bırakacak ancak Elizabeth karakteri gereği aşkı ve gururu arasında bir seçim yapmak zorunda kalacaktır.

 Filmi beğenirseniz aynı adlı BBC'nin mini-dizisini izlemenizi de öneririm.

8.CITY OF ANGELS-Melekler Şehri (1998)

   Film ilk izlediğimde bende derin bir etki bırakmıştı. Zannediyorum yazıyı okuyanların çoğu bu filmi izlemiştir. Çünkü Türk televizyonlarında defalarca kez oynadı.
  Hastalarından birini hiç sebep yokken ameliyat masasında kaybeden kalp cerrahı Dr Rice`ın kendine güveni alt üst olmuştur. Los Angeles üzerinde gezinen melek Seth o sırada her ne kadar ölen hastaya yardım için orada bulunsada Maggie`den etkilenir ve onun kendine olan güvenini tekrar kazanmasında yardımcı olmaya karar verir. Bu arada ona aşık olur ve sonunda bütün risklerine rağmen görünmez bir ruh olmaktan çıkar, şüpheli bir yabancı haline gelir. Kadere inanmayan Maggie ise Seth`e daha öncekilerle kıyaslanmayacak derecede aşık olur. Bu arada Maggie ile beraber olmak için göklerden ve meleklikten vazgeçen Seth, yeryüzündeki karmaşık hayatı yaşadıkça umutsuzluğa kapılır. Acaba aşk, kişinin temel özelliklerinden vazgeçebileceği kadar değerli midir?

7. A MOMENT TO REMEMBER-Hatırlanacak Bir Anı  (2004)

  Bu filmle ilgili yazar arkadaşım bir yazı hazırladığı için ( blogda yayınlandı arkadaşlar, detaylı bilgi için o yazıya bakabilirsiniz) ben çok yüzeysel geçeceğim.
 Tek tavsiyem, benim gibi film izlerken kolay ağlayan biriyseniz, bir rulo peçeteyi hazırlayın ve film bittikten sonra bir kaç saat kimsenin suratınızın halini görmesine izin vermeyin :)
 Umutsuz bir aşkın peşine düşen ve sürekli yolları şaşıran bir kız, yine unutkanlık sonucu bir erkekle karşılaşır ve tesadüfler sonucu ona aşık olur. Biraz zorlamayla başlayıp, gerçek bir aşka dönüşen bu ilişki, zamanla gelişen umutsuz bir hastalığın kurbanı olacaktır. Ve aşkın tek besini anılar, yavaş yavaş silinir. anıların silinmesiyle korku başlar.

 6.PRETTY WOMAN-Özel Bir Kadın (1990)

  Bir modern zaman peri masalı... Defalarca izlenebilecek, eskimeyen bir romantik-komedi. Julia Roberts ve Richard Gere uyumuna ise diyecek kelime yok..
 Vivian Ward, çok şanssız bir sokak kadınıdır. Ancak bu kötü şans onu yakışıklı, çok başarılı ve ünlü bir işadamı olan Edward Lewis ile karşılaştırır. Edward, ilişkilere emek sarf etmekten oldukça yorulmuştur. Sadece iş toplantılarında yanında götürebileceği bir kadına ihtiyacı vardır. Vivian'a yüksek bir ücret karşılığında bir hafta onunla kalmasını teklif eder. Ancak işler pek de planladıkları gibi gitmeyecektir...

 5.ETERNAL SUNSHINE OF THE SPOTLESS MIND-Sil Baştan (2006)

 Onu aklından attın peki ya kalbinden?
 Biraz karmaşık bir film olmasına rağmen mükemmel bir senaryoya sahip, çok orijinal bir film.

 Joel Barish (Jim Carrey)'in eski sevgilisi Clementine (Kate Winslet) yaşadıkları iki yıllık ilişkiye dair tüm anılarını gizemli tıbbi bir müdahale ile kafasından sildirir. Bunu öğrenen Joel çok üzülür ve aynı prosedürü kendi üzerinde uygulatmaya karar verir. Bütün anılarını sildirmek için derin uykuya yattığında, gözlerinin önünden Clementine ile yaşadığı günler geçer. Joel aslında Clementine'i unutmak istemediğini anlar ve müdahaleyi durdurmak için çabalar
 
 
 

4.TWO WEEKS NOTICE-Aşka İki Hafta (2002) 

 Açıkçası Hugh Grant deyince benim alıma gelen ilk film budur. Nedendir bilinmez bu filme bayılıyorum :)Defalarca sıkılmadan izleyebileceğim, çok eğlenceli bir film. Oyuncuların ikisi de harika bir iş çıkarmış...
 İdealist avukat Lucy ile çocuk ruhlu patronu George Wade'in hikayesi...
 Avukat Lucy Kelson'ın dünyayı kurtarmak gibi büyük hayalleri vardı. Ancak bir tesadüf sonucu George Wade için çalışmaya başladığından beri, kendini patronu için kravat seçer ve olası kız arkadaşlarıyla görüşmeler yaparken buldu. Peki Harvard'da bunun için mi okumuştu? George'a işten ayrılacağını söyler ve işler karışır...

 

3.LAKE HOUSE-Göl Evi (2006)

  Farklı bir senaryoya sahip, çok naif, üzerinde düşündüren bir film.

 Hayatında bir değişiklik yapma vaktinin geldiğini hisseden Dr. Kate Forster (SANDRA BULLOCK) stajını tamamladığı yerel İllinois hastanesinden ayrılarak hasta trafiğinin yoğun olduğu Chicago'da bir hastanede çalışmayı kabul eder. Geride bırakmaktan üzüntü duyduğu tek şey kiralamış olduğu güzel evdir. Kate şehre doğru yola çıkmadan önce evin bir sonraki sakini için posta kutusuna bir not bırakır. Bu notta kendisine gelen mektuplar için yeni adresini bırakır ve kapının üzerindeki gizemli pati izlerinin kendisi taşınırken de orada olduğunu açıklar. Evin yeni kiracısı Alex eve geldiğinde ise hiçbir yerde pati izinden eser yoktur. Kate ve Alex göl evinin posta kutusu aracılığıyla yazışmayı sürdürürken, inanılmaz ve imkansız bir şekilde iki ayrı yılda yaşadıklarını görürler.

 

 2.TITANIC-Titanik (1997) 

 Sanırım izlemeyen yoktur. Romantik film listesi yapıp da Titanik'i yazmasam ayıp olurdu :)
 İnsan elinden çıkmış en büyük ve en gösterişli yüzen araç olan Titanic yola koyuldu. Batmaz, sarsılmaz denilen bu büyük lüks yolcu gemisinde yolculuk yapmak, 20. Yüzyılın muhteşem bir rüyasıydı. Ancak bu büyük rüya sadece 4.5 gün serecek ve anısını bir sonraki yüzyıla bile taşıyacak büyüklükte bir kabusa dönüşecekti. İşte bugün bile heyecan uyandıran bu acı ancak bir o kadar da sinematografik felaket hikayesini bu kez James Cameron'un yönetiminde ve sinema tarihinin gördüğü en büyük bütçeyle gerçekleştirilmiş son versiyonuyla izliyoruz. Geminin ilk ve son yolculuğuyla örtüşen, kısa soluklu ama ölümsüz bir aşk öyküsüne yer veren Cameron, Titanic kadar büyük bir aşk öyküsü merkez alarak, bu bildik felaketi farklı bir tarzda anlatmak istemiş. Aşıklar ise son dönemde yükselen yetenekli genç oyuncular kuşağının öne çıkan isimlerinden Kate Winslet ve Leonardo Di Caprio. 1998'de 14 dalda Oscar adayı olan Titanic, 11 dalda heykelcik kazandı.

1.NOTEBOOK-Not Defteri (2004)

  Filmi izlerken dedim ki; işte aşk bu. Bir an izlediğimin film olduğunu unuttum kendimi hikayenin içine buldum. Bunu da çok iyi kurgusu , oyunculuğu, müzikleri ve sahne geçişleri olan bir film yapabilir. Bence film her şeyiyle vermek istediğini veriyor...

 Sararmış bir not defterinden anlatılan ve yıllar önceden kopup gelen bir aşk hikayesi. 40'lı yıllarda ABD, Kuzey Karolayna'daki sahil kasabası Seabrook'a genç bir kız gelir. Ailesiyle geçireceği sakin bir yazı hayal eden Allie bir karnavalda tanıştığı Noah'la yakınlaşır. Noah kızı gördüğü anda hayatını birleştirmesi gereken insan olduğunu anlar.Genç kız zengin bir ailen geldiği ve delikanlı da değirmende çalışan bir işçi olduğu halde geleceği hiç düşünmeden rüya gibi bir yaz geçirirler ve iyice aşık olurlar. II. Dünya Savaşı'nın kızıştığı bir dönemde hayat, aşıkları ayırıverir. Sevdiği kızı aklından hiç çıkarmamış olan Noah savaştan döner. Oysa Allie gönüllü olarak çalıştığı bir askeri hastanede tanıştığı Lon ile evlenmek üzeredir.
 

 EKLER:

 Listeyi hazırladıktan sonra izlediğim aaa bu filmi neden yazmamışım dediğim veya daha sonraki tarihlerde görücüye çıkan filmleri eklemeye devam edeceğim, takipte kalın :)

 

GROUNDHOG DAY-Bugün Aslında Dündü (1993)

 
 
  Son derece keyifli, komik, sıkılmadan izleyebileceğiniz sıcacık bir film...
 Konusuna gelince; Bir hava durumu spikeri olan Phil Connors, yapımcısı ve sevimli kameramanı ile birlikte Pennsylvania'daki Punxsutawney kasabasına geleneksel Groundhog Day şenliklerini görüntülemek için gönderilir. O gün, belki de Phil'in hayatının en kötü günüdür, ama bundan beteri de vardır: Phil'in karabasanı, her gün tekrarlanır. Artık her gün, onun için Groundhog Day yeniden yaşanmaktadır. Phil, o gün olacak her şeyi bildiği için bunun avantajlarını kullanmayı zamanla öğrenir. Ama, hayatının kadının kalbini kazanması için daha yapması gereken çok şey vardır.
 

 

IT'S A WONDERFUL LIFE- Şahane Hayat (1946)

 
Not: imdb top 250; 26. sırada
 Film gerçekten adı gibi şahane; hiç eskimeyen defalarca seyretsen bile zevk veren harika bir aile filmi.2007 yılında Amerikan Film Enstitüsü bu filmi tüm zamanların en iyi 20 filmi arasında göstermiştir. İzlemediniz mi, yok artık!! :)
 "Bir kişinin hayatı birçok kişinin hayatını etkiler ve o olmazsa arkasında korkunç bir boşluk bırakır, değil mi?"
"Kahraman olmak için madalyaya gerek yok, insan yaşadığı sürece hayatından geçtiği bir çok kişinin farkında olmadan kahramanıdır.1
 
 
Filmin konusu;İflasın eşiğine gelen George Bailey (James Stewart) bir Noel gecesinde kendini nehre atarak intihar etmek üzeredir. Doğduğundan bu yana aynı küçük kasabada yaşayan Bailey kendisini buraya ve insanlarına adamış, hoşgörülü,güvenilir ve yardımsever bir insandır. Büyük bunalımı hasarsız atlatmış, babasından devraldığı konut ve finans şirketi aracılığı ile kasabalıların neredeyse tamamını konut sahibi yapmıştır. Bu arada para kazanmayı, mimar olma fırsatını, dünyayı gezmeyi, kısaca tüm hayallerini ertelemek zorunda kalmıştır. Kasabaya yaptığı bunca iyilik kötü yürekli banker Henry F. Potter (Lionel Barrymore)'ın çıkarları ile çakışır.Potter, Bailey'in sürekli peşindedir artık. Bir gün aradığı fırsat çıkar ve Finans şirketine ait önemli bir miktarda para Bailey'in alkolik ve yaşlı amcası Billy Bailey (Thomas Mitchell)'in dalgınlığı sonucunda Potter'ın eline geçer. Banka müfettişlerinin yaptığı bir denetlemeden sonra şirketin açığı ortaya çıkar. Bu iflas ve tutuklanma anlamına gelmektedir. Çareyi intiharda bulan Bailey kendini nehre atmak üzereyken yeryüzüne gönderilen melek Clarence (Henry Travers) onu ölümden kurtarır .Melek,Bailey'in bir arzusunu yerine getirerek ona 'kendisinin hiç doğmamış ve yaşamamış olduğu' bir dünyayı gösterir. Bailey kendisine gösterilen bu dünyanın hiç de güzel olmadığını görür ve insanların çevrelerine sayısız katkıları, iyilikleri olduğunu, ama her zaman bunun farkına varamadıklarını anlar.
 

THE FAULT IN OUR STARS-Aynı Yıldızın Altında (2014)

 
  Film hakkında çok da söylenebilecek bir şey yok, kitap uyarlaması olduğu halde değerini kaybetmemiş gerçekten çok güzel bir film. Mutlaka izleyin, izlerken mendilleri hazırlamayı da unutmayın :)
 "Acı hissedilmeyi talep eder."
 "Dünya, bir dilek gerçekleştirme fabrikası değil."
 "Ne zaman kansere dair bir broşüre veya internet sayfasına göz atsanız kanserin yan etkilerinden biri olarak depresyonu da listeliyorlar. Fakat aslına bakarsanız depresyon kanserin yan etkisi değil, ölmenin yan etkisi"
"Bana sayılı günler içinde sonsuzluk verdin ve bunun için sana ne kadar minnettarım bilemezsin."
"O uyurken uykuya dalar gibi aşık oldum: Önce yavaş yavaş, sonra birden bire"
"Bu dünyada incinip incinmeyeceğine dair tercih yapma şansın yok ancak seni kimin incitebileceğini seçebilirsin. Ben kendi tercihlerimden memnunum umarım o da kendi tercihlerini sever."
 Filmin konusuna gelince; Hazel Grace 16 yaşındadır ve 3 yıldır tiroit kanseriyle boğuşmaktadır. En sevdiği yazar olan Peter Van Houten'ın kanser ve ölümle ilgili kitabına olan bağımlılığı ve sürekli ölümü düşünmesi ailesini tedirgin etmektedir. Hiç istememesine rağmen ailesini kırmamak adına bir kanser destek grubuna katılmayı kabul eder. Kanseri yenmeyi başarmış bu uğurda bir bacağını kaybetmiş Augutus, kanser olan arkadaşına destek için gruba katıldığında ikisinin de hayatı bir daha eskisi gibi olmayacaktır. Birlikte zaman geçirdikçe birbirlerine aşık olurlar. Oysa Hazel!in günleri sayılıdır...  
 
 
 
 
 


















--------
 Umarım yazım faydalı olmuştur. Okuduğunuz için teşekkür ederim yorumlarınızı bekliyorum :)